26 Ocak 2011 Çarşamba

Endiseliyim

Hastaneden aradılar  "Sigortanız ameliyat onayını verdi" dediler . Gözlerim doldu . Ne oluyor bana ? Hastalıklarla , doktorlarla , ameliyatlarla çok haşır neşir olan ben , babamın, abimin, Pınar 'ın  hastalıklarında dimdik duran ben, tedavileri boyunca yüzümdeki tebessümü düsürmeyen ben, bu defa yenik düştüm . Tebessümüm de düştü, gözyaslarım da .
Nedir beni bu kadar üzen biyor musun; seni amaliyathanenin kapısında bırakmak ve yanında olamayacağımı bilmek bana çok zor geliyor . Uyanırken hiç tanımadğın , bilmediğin, soğuk ortamda korkup ağlamandan ürküyorum, içimi acıtıyor bu korku . Kıyamıyorum sana .
Endişelerimi anlamayıp, "Amaan bademcik ameliyatı çok kolay artık, on dakikalık olay" diyenlere kızıyorum.  Hem de çok kızıyorum.

25 Ocak 2011 Salı

Sevgi

Sıkıntıdan olsa gerek bir vertigo atağı geciriyorum . Ananeye yemek yemeye bile gidemedim. Sen babanla ananede yemek yiyip geldin. Gelip beni öptün yanaklarımdan. Sonra odana gittin , boyama yapıyorsun ;
D: Annee bi gelsene, bişey göstericem .
Zorla kalktım yataktan , tutunarak yanına geldim, yaptığın boyamayı gösteriyorsun büyük hevesle . Ben10 karakterlerinden en güçlü olanını , İnsanazor 'u boyamışsın .
H: Çok güzel olmuş bitanem . Çok beğendim . 
Eğildim, başından öptüm
H: Çok seviyorum seni
D: Anne salak desem de mi seviyorsun  ?
H: Tabii ki, ben seni hep seviyorum. Sen ne söylersen , ne yaparsan yap ben seni hep seveceğim.
Aradan on dakika geçti, baban geldi yanına. Cıvıl cıvıl sesinle ;
D: Baba biliyo musun, annem beni salak desem de seviyomuş .
Dünyam böyle dönerken kimseye faydam yok.
Okuyamıyorum. Düşünemiyorum bile .
Kendimi kötü hissediyorum.
Meleğimin öpücüğü ve güzel sözleri beni kendime getirsin hemen .
Annesinin Meleği . Mutlu meleğim. Ben seni herzaman çok seveceğim . Yanında olacağım . Bunu sana hep hissettireceğim .
Küçük bir de not ; "salak" kelimesini söylediğini duymadım hiç .

Ameliyat Oncesi

Okulunu aradım . Okul Müdürünüz Hümeyra Hanım 'a ameliyat olacağonı ve pedagogla kısa da olsa görüşmek istediğimi söyledim . İşten çıkıp yetiştim . Pedagogunuz Gizem Hanım çok güleryüzlü , çok genç . Durumu kısaca anlatıp ameliyat olacağını , üç aşağı beş yukarı nasıl anlatacağımı bildiğimi ama bir de kendisi ile konuşmak istediğimi söyledim .
G: Herşeyi anlatmalısınız , neden bademciklerinin alınacağını diye başlayınca cümlesine
H: Ben alınacağını söylemedim, kaybetme korkusu olmasın diye, bademciklerinin tamir edileceğini , onarılacağını anlattım .
G: Böyle de söyleyebilirsiniz . Diş doktoruna gitti mi hiç ?
H: Evet
G: Diş doktoru dişine nasıl müdahale ettiyse öyle anlatabilirsiniz . Ama başına gelecekleri anlatın mutlaka . Mesela ameliyattan sonra ağrı olacak mı?
H: Muhtemelen olacaktır , nihayetınde bir operasyon .
G: Uyandığında ağrısı olacağını da söyleyin .
H: Hmm . Teşekkür ederim dedim ve ayrıldım . 
Çünkü Zeynep 'in annesinin sırasını almıştım hatta odada beraberdik ve on dakika gibi kısıtlı zamanda verimsiz bir konuşma olacak diye düşündüm . Öyle de oldu. Aslinda Gizem Hanım seni tanıyor , geçen hafta yaptığımız toplantıda seninle ilgili gözlemlerini anlatmıştı bana . Kısıtlı zamanda ne öğrenebilirdim o da ayrı bir konu .  Cevap aradığım sorular ;

Çocuğa ameliyat olacağı kaç gün öncesinden söylenmeli ?
Ameliyat hangi kelimelerle anlatılmalı ?
Tavsiyeleri olur mu ?
 
Hassasiyet gösterdiğim iki kelimeye hassasiyet göremedim. Birincisi "Ameliyatla bir organın alınması" ikincisi de "Uyumak ve Uyanmak" .  Ağrı ile uyanınca , uyumaya tepki gösterebilirsin . Zaten uyumayı sevmeyen bir çocuksun.
Bir çocuğu en iyi annesi tanıyabilir . Zaman olsaydı verimli bir konuşma olabilir miydi ? Sanmıyorum , Gizem Hanım çocukların akademik kariyeriyle başlamıştı kendi kariyerine . Oysa ki cevabını öğrenmek istediğim sorular akademik kariyerle ilgili değildi  .  
Uyumayı sevmeyen bir çocuksun ve sana "Uyuyacaksın , bademciklerin alınacak sonra uyanacaksın ve biraz ağrın olacak" desem ters teper . Ben şöyle anlatmak istiyorum  ;
"Koluna bir kelebek konacak, daha önce de konmuştu biliyorsun. O kelebekle sana bir ilaç verecekler , Uğur abin bademciklerini onarırken canın acımasın diye bayılacaksın . Uğur abinin işi bitince de ayılacaksın . Biraz ağrın olabilir ama bu ağrı senin dayanabileceğin kadar olacak" . Yani uyumak ve uyanmak yok . Bir organı aldırma, kaybetme korkusu yok . 
Gizem hanım henüz düşünmediğim birşeyi söyledi "Hangi aşamalarda yanında olacağınızı bilmeli " . 
Evet bunu atlamamalıyım .

23 Ocak 2011 Pazar

Bilgisayarda Oyun

D: Baba kaç günlerdir bilgisayarda oynamıyoruz , bugün oynayabiliiriz dii mi ?
Oğulcum a not ; Her akşam Menar Matematik ödevini babanla yaptıktan sonra bilgisayarda oyun oynamak istiyorsun. Dün oynamamıştın .

22 Ocak 2011 Cumartesi

Aklıma Takılanlar ve Bademler

Aklıma takılan üç soruya cevap arıyorum ;
1. Pfapa tanısında Periyodik Ates ten olmazsa olmazlardan. Ama senin ateşlerin periyodik değil. Yazın hiç ateş olmuyor mesela . Bu durumda Pfapa dan bahsedilebilir mi ?
2. Hızlı test sonucu pozitif çıkmıştı . Yani bakteri enfeksiyonu . Prednol iğne, bakteri enfeksiyonunda da işe yarar mıydı ?
3. Eğer kültür sonucu negatif çıkarsa yani viral enfeksiyonsa ; Prednol iğne işe yarar mıydı ?
Bu sorularıma cevap bulmam ve ikna olmam lazım .
Sonuçta bademciklerin çok büyük . Dolayısı ile  -cik takısı senin bademlerin için pek uygun değil. Bu bademleri hangi doktor gördüyse "Aldırın kurtulun" öğüdünde bulundu bize . Dolayısı ile alınırsa rahat edebilirsin . Hastalıklarının da bademlerinden başladığı gözönünde bulundurulursa bademler yoksa hastalık da yok denilebilir . Yine dolayısı ile bu bademlerin alınması değil kafama takılan. Hangi sebeple alınacağını anlamaya ihtıyacım var . Yani gerçekten Pfapa tanısı için mi alınacak yoksa Bademcik Enfeksiyonlarının önüne geçmek için mi alınacak ?
Nurcan Ablayı aradım. Aklıma takılanları sordum . Pfapa hakkında bilgisi olmadığını , araştırıp bilgi vereceğini söyledi. Sonra aradı . Sorularımı sordum . İşte cevaplar ;
1. Pfapa tanısı koymak için periyodik ateş aranır.
2. Bakteri enfeksiyonu olsa idi Prednol işe yaramazdı hatta tablo daha da alevlenebilirdi .
3. Viral enfeksiyonlarda Prednol 'ün işe yarayadığı durumlar olabilir . Ama işe yaramayadabilirdi .
Bakalım kültür sonucu ne çıkacak .
24 Ocak 2011 Pazartesi saat 18:30 . Ugur Bey aradı. Kültür sonucu negatif . Konuşma ameliyatı planlamaya gelince ;
H: Uğur Bey, benim anlamadığım birşey var. Pfapa da periyodik ateşten bahsediliyor ama Deniz 'de 28 gün ya da 30 gün aralıklarla periyodik ateş olmuyor . Evet yüksek ateş ve birkaçgün sürüyor ama yazın hiç olmuyor . Bu hastalık Pfapa değil de başka birşey olsaydı sanki güvenim kırılacaktı .
U: Ama görüntü hep Beta olmasına rağmen testerde hiç pozitif yakalayamadık. Ateş hep çok yüksek . Ama isterseniz hemen opere etmeyelim. Bir sonrakiş ateş atağını bekleyelim , kortizon vs tekrar değerlendirelim .
H: Ben size güveniyorum , bu bademler her halukarda alınacaktı zaten, sekizinci aydan beri alınması gerektiğini duyuyoruz , adı Pfapa ya da Kronik Bademcik enfeksiyonu farketmez , alalım ama söylemek istediğim bademlerin alınması değil de başka bir şey olsaydı sanki o zaman karar veremeyecektim .

21 Ocak 2011 Cuma

Guven

Uğur Bey aradı. "Hızlı testin sonucu pozitif çıkmış . Ama biz yine de emin olalım , laboratuar hatası, antijenler vs vs ,boğaz kültürüne de bakalım " dedi "Laboratuar talep formunu sisteme girdiğini, bugün istediğimiz saatte gelip yaptırabileceğimizi" ekledi .
Zorunlu olarak geldiğim ve katıldığım ofisteki kısa toplantıyı uzatmayıp "çıkıyorum" dedim .
Evdeyim . Sana boğaz kültürü aldırmamız gerektiğini söyledim . "İstemiyom" diyerek kaçtın odadan . Yanına geldim,
H: Canım oğlum, biliyorum hiç istemediğni . Sevmiyorsun sen bu işi .
D: Ağzıma o çubuğu sokmalarını istemiyorum   
H: Ağzına o çubuğu sokmalarını istemiyorsun , haklısın . Gidip konuşalım,  hemşire ablalara "Çok sokmayın, Deniz bunu hiç sevmiyor" diyelim .
Biran duraksadıktan sonra
D: Ama dün bademciklerime degar sokmuşlardı, bugün de çok sokarlaar . Az sokarlarsa olmaz kii .
Sebep - Sonuç ilişkisi nasıl da iyi çalışıyor ? Haklısın aslında , bademlere değmeden olmaz ki . Ama en az hasarla atlatmalıyız bunu , sen ağzını kocaman açarsan olay bu kadar tarvmatik olmayacak diye düşünerek ;
H: Olur kuzum , ablalara söyleriz  "Bademciklerine çok değdirmeyin " deriz . Denizcim, ben senin canını acıtmalarına izin vermem . Ablalara acıtmayın derim, acıtırlarsa kızarım onlara . Eğer sen ağzını kocaman açarsan ablalar acıtmadan , bademciklerine çok değdirmeden alırlar yapışan mikropları . Ne dersin deneyelim mi ?
D: Ya acıtırlarsa ?
H: Tatlı oğlum, dün çok hasta olduğun için ağzını açamamıştın, bugün ağzını açarsan söz veriyorum sana acıtmayacaklar .
Oğlum annesine güvenerek kabul etti "Tamam" dedi . Üstümüzü giydik, taksiye binip International 'a gittik. Arabada uyuduğun için hastanenin cafesinde oturduk biraz. Biraz da burada mızırdandın , aynı konuşmayı yaptık. Birbirimize güvenerek laboratuara gittik. Ben ilk bankodayken sen kan alınan bölüme geçip ;
D: O çubuğu bademciklerime kadar sokmayın tamam mı ?
H: Ablası , Deniz in boğaz kültürü alınacak. Ama o çubuğu çok sokmanızı istemiyoruz tamam mı ? Oğlumun canını sakın acıtmayın .
Bugünkü hemşireler harika . Abla servisi aldı "Tamam" dedi . Arka bölüme geçti, içerdekilere "Benimle pazarlık etti" dedi, gülerek iki hemsireyle geldi. Aynı şeyleri gelen hemşirelere de söyledim, göz kırparak .
H: Ablası oğlumun boğazındaki mikroplardan almanızı istiyoruz ama sakın acıtmayın. O çubuğu bademciklerine çok değdirmeyin. Dünkü ablalar çok acıtmıştı . Bugün sakın acıtmayın , yoksa çok kızarız, bi daha gelmeyiz buraya .
Güven içinde , kucağımda oturuyorsun .
H: Benim oğlum ağzını kocaman acacak , siz de hemen o mikropları alın tamam mı . Ama sakın acıtmayın .
D: Hiç acımadı ki .
Oh çok şükür , başarılı bir operasyon oldu . Sen ağzını kocaman açtın , abla da canını hiç acıtmadan bir defada ve hızlıca alıverdi kültürü . Hepimiz mutlu olduk. Verdiğim sözü de tutabilmiş olduğum için en çok ben mutlu oldum. 
Kim demiş "Çocuklar anlamaz " diye . Bal gibi de anlıyorsunuz işte . Herşeyi doğru ve anlayacağın birşekilde anlatmaya devam .
Kültür olayını başarı ile atlattıktan sonra Özgür Beyi görmek için taksiye bindik . Dün akşam yapılan iğneden sonra bugün seni görmek istemişti . Özgür beyi şöyle anlatayım ; Sen hastanenin alt katındaki oyun alanında oynamak istiyorsun , ben de "Oynayabilirsin tabii ki ama önce Özgür amcayı görelim, ondan sonra istediğin kadar oyna " derken , Özgür Bey güleryüzle, samimi bir ses tonuyla ;
Ö: Çocukları hiçbirşey için kırmayın . Bırakın oynasın, ben akşam yediye kadar buradayım . Ne zaman iserse o zaman gelsin .
Nasıl da tatlı bir doktor . Nasıl da seviyor çocukları . Biz de sevdik Özgür Beyi .
Yaklaşık on dakika oynadıktan sonra çıktık yukarıya. Özgür Bey bademciklerine baktı ve ;
Ö: Gördünüz mü bademciklerini , düzelmiş . Normale dönmüş .
Evet 1 dozluk Prednol iğneden sonra ateş olmadı . Bademlerin üzerindeki beyaz kriptik alanlar kayboldu ve bademlerin normal boyutlarına döndü . Özgür Bey, normal boyutlarına dönmüş bademciklerinin bile çok büyük olduğunu söyleyerek ekledi ;
Ö: Siz babasıyla konuşup aldırın bu bademcikleri .

Özgürlük

Bu sabah "Hey Özgürlük" diye yayınlayacaktım bu postu. Olmadı. İki ay sonraya kaldı .

20 Ocak 2011 Perşembe

Hastalık ve Dostluk

Sabah ateşin olmadığıi için keyfin yerindeydi ama yine de okula gitmeni istemedim . Zaten annem de gitmene izin vermezdi , sabah bana günaydin dedikten sonra "Deniz 'i bugün okula gönderme" dedi. Seninle biraz zaman geçirdikten sonra işe gitme vaktim geldi . Öptüm yanaklarından , boynundan . Tam çıkıcam ;
D: Anne çabuk gel tamam mı ? Koşa koşa gel .
H: Tamam kuzum . Koşa koşa gelicem .
Ofise geldim , annemi aradim . Sabah konuşmaya pek fırsatımız olmamıştı.
H: Anne , Deniz pek birşey yemek istemez , ısrar etme . Bademcikleri çok şiş , birşeyler yedirirsen kusabilir .
M: Tamam, sadece biraz peynir yedirsem .
H: Bence 1 kaşık bal ver baska birşey yedirme , kusar .  Açlık kan şekeri düşmemiş olur kuzumun , bal yese yeter .
Mediş kıyamiyor aç kalmana . Yine de denemek istiyor yiyebilir misin diye . Babaannen de bizde . Deneme çalışmalarına O da eşlik ediyor . Anneanne ve Babaanne dayanamıyorlar , gönülleri razı değil aç kalmana . Balı yedin ya , bir parça da peynir ve ekmek veriyorlar sana . Sonra hoop hepsi dışsarıya . Yedigin baldan da oluyorsun .  

H: Ahh be annem , yedirme dedim ben sana , kusar dedim . Dinlemiyorsun beni. Hep böyle oluyor bademcikler şişince , biliyorsun niye yediriyorsun ?
Önce KBB Doktorumuz Uğur beyi arayıp randevu aldım sonra izin alıp , eve geldim . Geç de olsa Uğur abinin odasındaydık . Muayene etti seni , atesini ölçtü ; 38 . Sonra sen koltuğun düğmeleri ıle oynayıp aşağı yukarı hareket ettirirken ;
U: Daha önce Deniz 'den aldığımız boğaz kültüründe hiç pozitif yakaladık mı ?
H: Sadece bir defa . Ama ilk yapılan testte değil bir kaç gün sonra yapılan testte pozitif çıkmıştı ve ilk yapılan test için "Erken dönemde olduğu için çıkmamış olabilir yada yeni bir enfeksiyon" demistiniz . Yanlis hatirlamiyorsam iki sene önce Nisan 'dı . (Unutkanlık var bende ama seninle ilgili detaylar hep aklımda) .  
U: Hmm .
Uğur Bey , bilgisayarına döndü ve tek tek kontrol etti . Sonra da bana dönüp ;
U: Evet daha öncekiler hep negatif çıkmış . Ama görüntü hep Beta .
Ben bu cümlenin devamını herzaman ki gibi yani "Önce kültür alalım , bir iki gün daha bekleyelim ateş çok çıkar , keyifsizleşirse , test sonucu pozitif çıkarsa antibiyotik başlarız " diye beklerken ;
U: Bu tablo , yani  Beta görüntüsü iki sebepten daha doğrusu üç sebepten olabilir
diye devam edince içsesim "Birsey geliyor devaminda" dedi Ugur Bey konusmasina devam ederken ;
U: Ya viral enfeksiyondur , ya bakteri enfeksiyonudur ama biz testlerde bunu hiç yakalayamamışız, hep negatif çıkmış. Ya da Fapa denilen , yüksek ates ve Beta görüntüsüyle seyreden, antibiotige cevap vermeyen , hatta boşyere antibiyotik vermemize neden olan bir hastalık olabilir . Eger Fapa ise , yapılacak şey kortizon iceren bir tedavi ya da bademciklerin alinmasi olur . Bu konuda benim güvendiğim bir çocuk doktoru var . Sizi onun görmesini isteyecegim . Eğer o da Fapa derse , "Kesin Fapa 'dir" diyecek olan, çok iyi bir romatolog var , Cerrahpasa 'nın da hocasi . Ona gitmeniz gerekecek . Once Duygu sizi görsün , sonra tekrar konuşalım .
İçimden "Bu tanı konsa bile çözüm bademciklerin alınmasıymış" diye geçirip telaş yapmadım. Çünkü 8 aylıktın ilk Sırrı Bey söylemişti alınması gerektiğini, çok büyük olduğunu. Sonra bademciklerini gören 4-5 doktor daha söylemişti . Yani seninkilere bademcik demek pek de dogru olmaz, -cik takısını atmak lazım . Bademlerin çok büyük demek lazım . Babanın , babaannenin, kuzenlerinin, Yavuz dedenin de bademciklerinin alındığını düşünürsek bu bademlerin alınması hep gündemde olmuştu .   
Çocuk Doktoru Duygu Hanım 'ı aradı ;
U: Duygu , benim uzun zamandır takip ettiğim bir hastam var, aynı zamanda arkadaşımın oğlu . Yüksek ateş ve beta görüntüsü olmasına rağmen hiç pozitif yakalayamadık. Esra genel kontrollerini yapıyor ama ben senin görmeni istiyorum . Fapa değerlendirmesi yapmanı istiyorum .
Ben de yüzüme zoraki ve kocaman bir gülümseme kondurup "Hadi Deniz 'cim , o kocaman bademciklerine bir de Ugur abinin arkadaşı Duygu ablaya gösterelim"
Dedim ve Uğur Beyin odasından çıkıp iki üst kata Duygu Hanım 'ın odasına çıktık .
Doktor Duygu Abla 'ya once ben anlattım seni ve hastalıklarını . 2006 Nisan doğumlu , ilk kriptik tonsilit 2007 Ekim ya da Kasım 'ında başladı. Ateşi hep çok yüksek , 39 , 40 oldu. Antibiyotik içti her defasında . Ancak bademciklerin üzerindeki kriptik alanlar 3-4 günden sonra geçmeye başladı. Hasta olduğu dönemlerde karın ağrısı olmadı ama bugün biraz karnı ağrıyor ama şiddetli değil, bademcikleri çok büyük ve şiş olduğu için birşey yiyip içemez, yiyip içerse genellikle kusar .
D: Daha dün Fapa konferasındaydım . Fapa dediğimiz hastalıkta periyodik ateş oluyor, her 28 günde bir mesela . Bademcikler şişiyor, kızarıyor, üzerinde beyaz benekler oluyor,  boyunda bezeler oluyor...
H: Ama Deniz 'in ateşi periyodik değil. Yani her 28 günde  bir , ya da ayda, iki ayda bir gibi düzenli periyodik aralıklarla degil . Evet ayda bir ateşlendiği oluyor ama yazın hiç ateşlenmiyor .
Duygu Hanım renginin çok soluk olduğunu, anlattıklarımın Fapa olduğunu söyledi. Ve ekledi ;
D: Ben kesin Fapa diyorum. Ama bu hastalığın kesin teşhisini koyacak bir test yok. Bu teşhisi kesinleştirecek bir hoca var. Cerrahpasa 'nın hocası. Bu konudaki en baba doktordur kendisi . Konferansta da beraberdik .  
Dedi ve hemen aradı cep telefonundan . Konuştular . Zaten iki gün önce Fapa konferansında beraber oldukları için diyalog hızlı gelişti . Deniz 'in şuan ki halini mutlaka görmesini istediğini soyledi. En baba dediği doktor, bazı testler istemiş olacaktı ki "Ben burada yaptırırım , size geldiklerinde sonuçlari faxlariz" dedi .
D: Özgur abi, bazı kan testleri istedi. Bir de hep negatif cikmis ama yine de sürüntü şeklinde hızlı test alalım . (Gülerek ekledi, Bu defa pozitif çıkarmış :) :) mesela :) )
Bu arada ateşin 39.5 'tu , keyfin yine de yerindeydi .  Duygu Hanim 1 ölçek Calpol + 1 ölcek Pedifen içirdi sana .
Laboratuara uğradık, kan aldılar senden . Normalde kan aldırmaya itirazın olmazdı , bugün hiç istemedin . Muhtemelen birkaç ay önce serum takmak için canını çok yaktıklarından , ancak üçüncüde damara girebildiklerinden olsa gerek . Ama yine de ağlamadın . Ama boğaz kültürü senin hiç sevmedigin bir olay . İstemiyoruum diye ağladin . Kollarını tutturdular bana , anlatmam , seni sakinleştirmem için zaman tanımadılar , ağzını yanaklarından sıkarak , çubuğu boğazının derinliklerine iterek, hoyratça aldılar sürüntüyü . Doğal olarak canın çok yandı, çok ağladın . Ahtapotum olup sıkıca sarıldın, kollarınla ve ayaklarınla .
Yüzüme zoraki kondurduğum tebessümü düşürmeden taksiye binip doğruca International 'dan çıkıp Hizmet Hastanesi 'ne doğru yola koyulduk . Ateşinin periyodik olmamasına fena takıldım . Telefonum bozuk olduğu için internete erisemiyorum . Gül 'ü aradım. Senin sayfanın adresini verdim . Buradan sağlık etiketli postlara bakıp hangi günler ateşli olduğunu söylemesini istedim . Gül doğal olarak sordu . Neden ? Senin yanında anlatmak istemediğim için , sonra konuşuruz benim için önemli dedim . Biz Hizmet Hastanesi 'ne vardığımızda Gül ancak arayabildi . O tarihleri söyledi , ben yazdım . Söylerken ağlamaya başladı . Duygusaldır benim arkadaşım . Kolay ağlar . Gül ağlamaya başlayınca, belli ki kafasında bi dolu senaryo da yazmış . Kötü birşey var , n'oldu , anlat lütfen diye ağlayınca benim de sesim titredi . Benim sesim titreyince Gül daha da cok ağladı . Sulugöz Gül ile Titrek Ses ben konuşuyoruz ;
G: Siz nerdesiniz,  ben hemen gelicem , sana bilgisayarı getireyim . Deniz 'in nesi var ? Kötü bisey dii mi ? N 'oldu  ?
H: Hayır arkadaşım kötü birşey değil, sadece lazım . Hizmet Hastanesi 'ne geldik . Buradaki doktor Deniz 'in ateşi ile ilgili birşeyler soracak ve benim bu bilgiye ihtiyacim var çünkü aklıma yatmayan birşeyler var .
Ve Prof. Dr. Özgür Kasapçopur karşıladı bizi. İcten bir gülümsemeyle . İlk yorumun "Polise benziyor" oldu . Odasına gectik.  "Deniz nasıl bir çocuk" diye başladi cümlesine . Sonra seni muayene masasina alıp üstünü çıkartmamı istedi . Tepeden tırnağa genel muayeneden geçirdi . Ateşini , karın ağrin olup olmadığını, kusup kusmadığını sordu . Bu belirtiler de var sende . Bademlerin o kadar cok şişiyor ki yutkundukca kusturuyor seni . Bugun karnın da ağrıyor azıcık. Özgür Bey "FNF , yani .." diye başladı cümlesine ama ben "FNF 'i biliyorum , Ailevi Akdeniz Ateşi, şiddetli karın ağrısı olmuyor öyle" deyiverdim .  Onayladı . Ateşlerini , kocaman bademlerini anlattım . Periyodik aralıklarla olmadığını söyledim . Web sayfana bağlanıp ateşinin olduğu günlere baktık . Yakın tarihli ard arda periyodik ateş bulamadık . Ancak Özgür Bey "Bu Fapa" dedi . Açıkladı . Fapa yani PFAPA . Yani Periodic Fever Adenopati Pharyngitis Aftöz stomatit . Yani periyodik ateş, şişen lenfler, farenjit, ağızda aftöz lezyonlar topluluğu demekmiş . Bu hastalık laboratuar testi ya da görüntüleme yöntemleri ile teşhis edilemezmiş. Klinik bulgular önemliymiş . Ve Özgür Bey PFAPA teşhisini koydu ve ekledi ;
Ö: Bu teşhisi kesinleştirmek için tek doz bir iğne yazıyorum . Eğer 24 saat içinde ateşi çıkmazsa kesin Pfapa 'dır diyebiliriz . Alt katta acilde yaptırabilirsiniz .
H: Prednol Kortizonlu bi iğne mi ?
Ö: Evet
H: Özgür Bey sakın yanlış anlamayın ama kortizon beni hep ürkütmüştür .
Ö: Endişe etmenize gerek yok, bizim her ay bu ilacı ağızdan alan hastalarımız var .
H: Tamam
Ö: Yarın dörtten sonra istediğiniz bir saatte gelebilir misiniz ? Deniz 'i görmek istiyorum .
Tamam dedim ama kortizon beni korkutur hep . Kortizon için iki ucu keskin kılıç derler ya, içim çok rahat değil . Belimdeki omurlar arasına yapılan kortizonlu iğneden sonra dizlerimdeki problemi kortizona bağlamış biri olarak içim hiç rahat değil. Ama kortizonun bi dolu hastalığın tedavisinde kullanıldığını da biliyorum . Özgür Beye güvenmem gerektiğini de biliyorum ama yine de içim rahat değil iste . Sağlıkla ilgili bi konuda ne zaman böyle kararsızlık içinde kalsam Nurcan Ablamı ararım ben . Anlayacağım dilden konuşur . Anlatır, bilgilendirir . Özgür Beye inanmamak , güvenmemek değil benimki, biri daha "Evet yaptır"  desin beklentisi. Aradım ama telefonu kapalıydı . Ama zaten Uğur Bey ve Duygu Hanım söylemişti, kortizonlu iğne yapılacağını . Ve Özgür Bey için "Bu konudaki en iyi , en baba doktor" demişlerdi zaten . Ben bunları düşünürken baban da geldi. Sen babanın kucağında,  acile indik . Reçeteyi gösterdik "Prednol 35 mg " . Hemşireler sırtüstü yatırıp bacaklarını ve kollarını tutmamı istediler . Bu benim yapmayı hiç istemediğim şeylerden biri . Ben sana anlatıp, onayını almak taraftarıyım . Senin hislerine tercüman olup hemşireye "Ablası sakın acıtma olur  mu" diye başlayan cümlem ters tepti , "Ablası oğluma gösterelim nasıl olacağını" diye başlayan cümleme de "Olmaz, iyice korkar , büyük iğne" cevabı aldım , çocuk psikolojisinden anlamayan, empati yapamayan hemşireden .Bu cevabı duyunca daha da korktun doğal olarak.  Bugünkü hemşirelerin hepsi mi hoyrat çıktı şansımıza yoksa ben mi fazla hassasım bugün ? Bize direktif verdi, yatırdık sırtustü seni. Sağ ön bacağına yapıverdi iğneyi . Ahh kuzum nasıl da ağladın haklı olarak, senin canınla beraber benim canım da çok acıdı . Tam çıkacakken Gül geldi . Gözler kıpkırmızı olmuş ağlamaktan. Elinde bir poşet, poşetin içinde su ve bisküvi var . Ah benim canım arkadaşım, dostum . Nasıl da panik yapmış, nasıl da merak içinde kalmış, bizi görmek istemiş. Destek olmak istemiş. Telaşla evden çıkarken "Ya hastaneye yatarsa" diye de su ve bisküvi doldurmuş çantasına . Gül 'e Gülüm derim ben . Gülüm çok duygusaldır , kolay panikler , çocukları,  çocuklarımız sözkonusu olduğunda daha da duygusal ve paniktir . İyi dosttur . Misafirperverdir , evi de kalbi de hep açıktır bize .  Anlattım, hem babana hem Gül 'e Uğur Beyin söylediklerini, Duygu Hanımın söylediklerini ve Özgür Beyin açıkladığı hastalığı . Sabah beri hiçbirşey yemeyen oğulcum babasının kucağında Gülümünn getirdiği Petibör bisküvilerden yedi . Mahzun mahzun, içini çeke çeke . Beş on dakika dinlendin kucakta , kalkıp gideceğiz artık . Fakat yürürken bacağın kasılıyor. Arabaya kadar kucağımızda götürdük .
Yoldayız , koltuğunda değil kucağımdasın ;
D: Anne zıppama yerine götürecek misin ?
H: Tatlım bacağın ağrıyor mu ?
D: Anne o zaman Enes 'lere gidelim
H: Arayalım evdelerse gidelim
D: Anne Enes oynar ben onu izlerim .
Bu cümleyi kurarken belli ki bacağın ağrıyordu ama on beş dakika sonra Enesle koltuk tepelerindeydiniz .

19 Ocak 2011 Çarşamba

Yine Ateş

Aksam eve geldim . Koltukta uzanmıştın . Koltukta uzandığına göre bir keyifsizliğin olmalı diye düsündüm .  Ayakkabılarımı çıkarıp yanına geldim;  "Anne ben bugün çok üşüdüm , titredim hep" dedin , içimi deldin . Ateşine baktım elimle, alnın ve yanakların biraz sıcak . Ama boğazın daha sıcak. Belli ki hastalık arefesindesin . Bir kaç saat sonra yanakların al al oldu, ateş hizla çıkmaya başladı. Boğaz bölgen alev alev . İyice halsizleştin . Kuzumun atesi 39.9. Hemen 1 ölçek Calpol . Bademciklerine baktım , kocaman olmuşlar , üzerlerinde beyaz benekler yani kriptik alanlar var . Ahh çok üzülüyorum sen böyle hasta olunca . Hiç hastalanmasan istiyorum , o antibiyotikleri içmek zorunda kalmasan istiyorum . Keyfin hiç kacmasa, hep kıkırdasan istiyorum . Ama şunu söylemeyi de hiç ihmal etmiyorum  "Hayatında hastalık olacaksa bu olsun , başka dert olmasın " .
Gece ateş yine yüksek. Bademciklerin şişmişse ve kriptik alanlar varsa yüksek ve inatçı atesin de olacak demektir. Calpol 'e rağmen saatler sonra ateş 40 olunca bu defa 1 ölcek Ibufen .

10 Ocak 2011 Pazartesi

Kızgın Melek

Bu sabah da okula ben götüreceğim seni .
D: Ben okula gitmek istemiyorum , çünkü başaramıyorum .
H: Mutlu Meleğim ...diye başladığım cümlenin tamamını getiremeden sen kızgın bir sesle devam ettin ;
D: Ben Mutlu Melek değilim ! Kızgın Meleğim

5 Ocak 2011 Çarşamba

Hayatın Gerçekleri

Bu sabah okula anne götürdüğüne göre bir ağlama konusu olmalı . Tamamm, buldu işte !  Konu başlığı "Neden benim bottarım seninki gibi bağcıklı diil ?"
Mutlu Melegim , büyüyüp bunları okuduğunda gülüyor olacağız . Ama şimdi içimi acıyıyorsun böyle ağlayarak .
Ama annen sabırlı , anlatıyor . Bazen duymazdan gelmeye calışıyor , duymazdan gelse işe yarar da susar mısın acaba ? diye düşünüyorum deniyorum ama yaramıyor . Apartmanın girişinde durdum , çömeldim, sana sarıldım , gözgözeyiz , anlatıyorum sakince sabırla tekrarlayarak . Tam o sırada bir erkek sesi ;
A: Deniz 'cim sen çok güzel bir çocuksun , neden ağlıyorsun ?
H: "Neden ağlıyor biliyor musunuz ? Çünkü annesiyle daha fazla zaman geçirmek, daha fazla oynamak istiyor. Çünkü Deniz daha oyun çocuğu . Doyamıyor . Annesi çalışmak zorunda . Evet ağlıyor çünkü rahatsız , çünkü Onu okula bırakıp işe gitmemi istemiyor . Başkaları için çalışmak neden çocuğumu yetiştirmemden , onunla birlikte olmamdan önemli olsun ki ? İşte buna cevap veremiyor . Çünkü çocuğum , başkalarının tükettigi annesinin son enerji kırıntısıyla ve başkalarından arta kalan zamanla yetinmek istemiyor" diyemedim . Diyebilseydim hüngür hüngür ağlardim . İlklerini kaçırdım, içime sindiremesem de alışır hale geldim . Ama arkamdan ağlamana alışamadım . Alışır hale gelmek de istemedim. Sen ağladıkça ben kendimi ya suçlu ya da eksik hissettim. Kapıda servisi bekletip daha çok sarıldım sana ,on onbeş dakika da olsa daha uzun kaldım yanında . Sen de şimdi ne zaman seni okula götürsem ya da ne zaman senden önce evden çıksam mutlaka bir bahane bulup  ağlayarak on - onbeş dakika uzatma alıyorsun . Sen sakinleşip , tamam demeden gidemiyorum ben . Giderken de mutedil dalgalı değil , çalkantılı , içimde kırgınlıkla , hayatın gerçeklerine öfkelenerek gidiyorum işe .