26 Şubat 2011 Cumartesi

40 nokta 4

40 nokta 4 .
Lütfen biri bana bunu açıklasın "Bir iki gün daha bekleyelim" demesin .
Neden oğlum bu denli yüksek ateşleniyor , biri bana anlatsın ama "Deniz yüksek ateşli bir çocuk . Ateş düşürücü verin " demesin .
Biri bana "Neden ateşlendiğini araştıralım" desin.
Lütfen .
Dokunsalar ağlayacağım. Dayanamıyorum meleğimi böyle atesler içinde görmeye . Dayanamıyorum "Bekleyelim, ateş düşürücü verelim" demelerine . 
Bademler gidince ateş de gidecekti hani , n 'oldu, neden gitmedi bu ateş . Bademler gittikten sonraki iki gün ateş 39 nokta 9. Sonrasındaki iki gün 38 nokta 5.  Aradan daha bir hafta bile geçmedi ates 40 nokta 4. Neyin nesi şimdi bu ateş. Lütfen bilen biri varsa anlatsın .

10 Şubat 2011 Perşembe

Helyum Çekmiş Gibi

Babanla severek izlediğimiz bir program var. Beyaz(ıt) Öztürk 'ün Beyaz Show 'u .  Beyaz , programın bir bölümünde ince bir hortum getiriyor sahneye ve hortumu konuklarına uzatıp "hortumdan derin bir nefes çekmelerini" istiyor .  Konuklar önce biraz çekinseler de deriin bir nefes çekiyorlar  hortumdan . Sonra konuşmaya başladıklarında izleyenler kahkaha ile gülüyor . Çünkü gazı içine çekenin sesi çok inceliyor, incecik bir ses oluyor . Senin de sesin böyle işte. Helyum yutmuş gibi, incecik. Bazen komik oluyor . Kızdığın zaman yani. Kızgın bir surat ama ses yumuşacık ve incecik .
İçine helyum gazı kaçtı sanki . Sesin değişti . İncecik bir ses oldu. Sesindeki değişimin farkındasın, bu nedenle de pek konuşmak istemiyorsun. Özellikle ben ve baban dışında biri varsa yanımızda hiç konuşmuyorsun. El hareketleriyle anlatmaya, anlaşmaya çalışıyorsun . Ya da yanımıza gelip kulağımıza söylüyorsun .  
Çok şekersin çook . Ama bu ses değişikliği geçici kuzum. Bir süre sonra kendi ses tonun geri gelecek. Üzülmene , sıkılmana gerek yok .

9 Şubat 2011 Çarşamba

Ameliyatın Ardından

Ameliyatın ardından
Ameliyattan sonra odada biraz uyudun bana sarılarak . Huzursuzdun, kıpırdasam uyandın. Derin uykuya geçmen zor oldu. "Tatlım buradayım, bırakmam seni" dedim "Bitti artık" dedim saçlarını okşadım. Sarıldım sana . Bir buçuk saat uyudun . Sonra ağrın var mı, keyfin yerine geldi mi diye kontrol etmek için Uğur bey geldi. "Ağrım yok" dedin , ağrı kesici istemedin . Uğur bey ağrı eşiğinin yüksek olduğunu söyledi bir kez daha . Öğle yemeği menün soğuk komposto suyu , soğuk süt ve vanilyalı dondurma . Hiçbirini içmedin . Vanilyalı dondurmayı sevmedin. "Çikolatalı dondurma istiyorum bi de cilekli" diye tutturdun. Verdikleri "Yasaklı Yiyecekler" listesinde çikolata yazıyor ama yine de babana Mado 'dan çikolatalı dondurma siparişi verdim . Uğur beye sordum "Parçacıksızsa yiyebilir" dedi . Baban biraz çikolatalı, biraz çilekli dondurma getirdi. Sadece bir kaşık çikolatalı dondurma yedin. Ağzında bekletip eriterek. Oysa ki soğuk şeyler yiyip içmen gerekiyor . Dondurma sevmeyen ve ameliyat sonrası ağzının tadı kaçık bir çocuk olarak "I.ıh" sevmedim dedin , yemedin . Buzlu süt verdik biraz, biraz da buzlu su . "Buzlu su içebilicem artık" diye seviniyordun zaten . Buzu hastanede bulamadığımız için baban Yeşilköy 'deki cafelere gitti . Uğur bey bir kez daha geldi ziyaretimize . Ağrın yine yoktu. Bolca sıvı tüketmeni istedi. Akşam yemeği menüsü de öğlen gelenle aynıydı . Yine yemedin ve içmedin. Konuşa konuşa yarım bardağa yakın soğuk süt içirebildim o kadar.
Akşamın geç saati babanı yemek yerken görünce "Ver o ekmeği bana ! " diyerek yatağından fırladın . Tatlı oğlum 25 saattir açsın. Acıkman doğal ama ekmek yememen gerekiyor . Önce sıvılar, sonra püreler, sonra yumuşaklar ve ekmek içi . Verilen listede özetle böyle yazıyor. Ama sen ısrarcısın, zorla ve incecik çıkan sesinle bağırıyorsun "O ekmeği bana ver dedim ! ". Gel de verme . Açsın hem de çok. Babanla birbirimize n'apalım bakışı attık. Dayanamadık . Kuş besler gibi minicik, minicik verdim ekmeğin içinden. Verdim ama içim rahat değil. Ya acıtırsa, ya kanatırsa . Rahatça yuttun. Acımıyor dedin. Bir dilim ekmeğin içini ben endişeyle verdim, sen keyifle yedin.
İlerleyen saatlerde "Evimize ne zaman gidicez ?" diye sormaya başladın "Biranönce evimize gidelim" diye tutturdun. Koridorda gezdirdim seni. Kangurudan tek farkım zıplayamıyor olmam . Cep yerine de seni saracak kollarım var. "Bu akşam burda kalmayalım" diye mızırdanıp ağlamaya başlayınca "Herkes uyuyunca bilgisayarda oyun oynayacağız burada, kimseye görünmeden tamam mı ? Başarabilir miyiz sence kimseye görünmeden oynamayı? " dedim. Görev adamı , action seven oğlum , gizli görevi kabul ettin . Saat dokuz buçuk, sanki ateşin var hafiften . Hemşireye ölçtürdüm, "37 normal" dedi . Oysa bir saat önce 36 buçuktu . Bence yarım dereceden daha fazla artmış vücut ısın , bayaa sıcaksın . Bu hastanenin ateşölçerleri doğru ölçmüyor zaten. Bunu Uğur bey de söylüyor zaman zaman . Daha önce de doktor Duygu Hanım seni muayene ederken ateşini ölçmüş ve "vücudu daha sıcak" demişti. Sonra da emniyet sübabı olarak çekmecesinde bulunan Braun 'la ölçmüş ve bunun daha doğru olduğunu söylemişti . Arada 1 buçuk derece farkettiğini görmüştük . Dolayısı ile hem senin vücut ısını ve ateşini tanıyan biri olarak hem de hastanenin ateşölçerinin yanlış ölçtüğünü bilen biri olarak "37 normal"  cümlesine inanmadım . Spiderman pijamalarını çıkarttım, atlet külotla uyuttum seni . Daha ince bir pijama takımı getirmediğim için de kınadım kendimi .
İnsanın çocuğu için ameliyat kararını vermesi çok zormuş.  Endişeleriyle başa çıkabilmesi de . Ben çocuğu için ameliyat kararı veren , endişelenen ama aynı zamanda da şanslı bir anneyim . Endişelendiğim tek şey anestezi riskiydi.
Kuzenim Baran 'ı düşündüm. Daha doğar doğmaz beyin ameliyatına alındı . Sonra bir daha, bir daha . Hastalığın teşhisi, tedavinin belirlenmesi, operasyona karar verilmesi, doğru doktorun bulunması, risklerin ister istemez alınması ahh nasılda zor aşamalarmış. Anne baba için nasıl da zormuş. Çocuğun operasyon sonrası hissettikleri hayatı boyunca taşıyacağı izler nasıl da taşınmazmış, ağırmış . Hastalık ciddiyet arzedince anestezi riski değil de ameliyatın riskleri ön plana çıkıyormuş dedim kendi kendime . Evet opere edildin ama şanslıydık çünkü hastalığın hayati, ciddi, uzun soluklu tedavi isteyen bir hastalık değildi. Şükür. Çok şükür . Yıllardır binlerce çocuğa bu operayon yapılmıştı . Doktorumuza çok güveniyorduk dolayısıyla doktor arama sıkıntımız olmadı. Şükür ki başarılı opere edildi ve sağlıklısın .
Ne zaman bir doğum haberi alsam, ne zaman bir çocuk görsem "Sağlıkla büyümelerini" dilerim . "Sağlıkla büyüsünler, sağlıkla büyüdüklerini görelim" derim.
Hasta olan tüm çocuklar biranönce iyileşin, kıkırdayın hep . Hiç hasta olmayın sağlıkla büyüyün .
Mutlu Meleğim sen de  biranönce iyileşip kıkır kıkır gülmeye başla. Atlayıp zıpla . Bir daha sakın hasta olma.

8 Şubat 2011 Salı

Bademler Gitti Ateş de Gidecek

Uzun gece sabahı getirdi nihayet . Kalktım . Üstümü giydim. Saçlarımı düzelttim. Gözlerimi yeşillendirdim. Yüzümü renklendirdim . Tam sevdiğin gibi. Tek eksiğim ruj . Tek gereksiz şey, gözyaşlarım .
İçim pır pır ediyor . Ahh nasıl bir heyecan içindeyim . Nasıl gerginim . Deriin deriin nefes alıyorum "Biraz sakin ol" diyorum kendime . "Biraz sakin ol ki, mutlu meleğin farketmesin endişelendiğini" .  Deriin bir nefes daha alıp yüzüme kondurduğum kocaman bir tebessümle yanına geliyorum . Saat yediyi gösteriyor . Çok huzurlu uyuyorsun , çekiniyorum uyandırmaya . Biraz daha beklesem mi acaba ? Düşünüyorum . "Bekleme, uyandır" diyorum kendime . Beş dakika daha fazla uyuyacağına benimle beş dakika daha fazla mırnaşsın, kıkırdasın diyorum . Kıkırrdayarak başlasın güne . "Miyaav , miyaav" . Bu miyavlamalara kayıtsız kalmazsın, gözlerini hafif aralıyorsun . Yüzünde tebessüm. Mutlu Meleğim gözlerini açıp annesini görünce hep böyle mutlu olursun . Sonra sarılıyorsun boynuma "Biraz daha uyuyalım" diyorsun . "Mırnav kediyim ben, seninle mırnaşmak istiyorum" diyorum . "Mırrr mırrr" . "Tamam" diyorsun . "Yaşasın güzel uyandı" diyor iç sesim , keyfim yerine geliyor ama içimdeki pır pır devam ediyor . "Anne saçların çok güzel olmuş" diyorsun , "Bak gözlerime de yeşil sürdüm" diyorum. Gözlerini kocaman açıp mutlu mutlu mutlu "Çokk beğendim" deyip bi de kocaman öpücük kondurunca yanağıma sıkıca sarılıyorum sana . Çok keyifliyiz , çok mutluyuz . Ama içim pır pır . Sonra odana gidip seçtiklerini giydiriyorum . Lacivert eşofman altı, beyaz uzun kollu t-shirt ve üzerine kısa kollu Toy Story t-shirt ü . Anneannenin de içi pır pır ediyor , heyecanını saklamaya çalışıyor, derin nefesler alıyor . Elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor . Baban sakin. Sanki bugünün diğer günlerden farkı yokmuş gibi . Hazırlanıyoruz ve elimizde küçük sarı spor çantamızla çıkıyoruz evden. Hastaneye yaklaştıkça , içimdeki pır pırın ivmesi artıyor . Nefesim kesilecek sanıyorum. Derin nefes almaya çalısıyorum , yarım kalıyor . Geri dönmek istiyorum , gitmesek istiyorum. Kapıya geldiğimizde içim içime sığmıyor sanki taşacak gibi hissediyorum. Hevessiz, isteksiz, ağır adımlarla ilerliyorum . Canını yakmayacağını düşündüğüm Başarık Abla 'yı arıyorum . Görür görmez peşinden koşuyorum, anlatıyorum. Hemen hatırlıyor seni "Bana başarıksın diyen çocuksun sen" diyor . Biraz rahatlıyorum . İşlemleri hallediyoruz , odamıza çıkıyoruz .  İğnesiz ilk denemeler yapılıyor ı.ıh "Bir de bebek hemşiresi baksın" diyorlar . İstemiyorum , Başarık Nermin Abla gelsin istiyorum. Geliyor sağolsun. Bir defada incitmeden, korkutmadan kelebeği yerlestiriyor damarına . Saat sekiz buçuk . Zaman ilerlemiyor . Biranönce olsun bitsin diyemiyorum , içimden gelmiyor . Gitsek istiyorum .  Sen yatağı bir aşağı bir yukarı hareket ettirip eğlenirken ben evimizde olsak, oynasak istiyorum. Odaya bir doktor geliyor, yeşil kıyafetli. Kendini tanıtmadan , hiç birşey anlatmadan hızlıca birşeyler sormaya başlıyor . Yakasındaki karta bakıp "Anesteziyi siz mi yapacaksınız?" diyorum , sonra hızlıca sorulan sorulara cevap veriyorum . Soruların cevaplarını yazdığı kağıtları topluyor, yüzümüze bile bakmadan. Ne empati ne sempati var . Odadan çıkarken sadece "Herşey güzel olacak" diyor . Şaşırıyorum . Tebessümüm yüzümden düşmek üzere, toparlanıyorum hemen. Sarı spor çantamızı açıyorum, içinden Ironman, Spiderman ve İnsanazor 'u çıkıyorum. Ya son anda vermeyi unutursam, seni tek başına gönderirsem diye düşünüyorum biran . Önlemimi alıyorum ve sana göstermeden ceplerime koyuyorum güç timsali karakterleri . Zaman ilerlemiyor sanki. Mediş ve Tugi geliyor. Tugi de uyumamış sabaha kadar. Saat dokuzu on geçerken Uğur abimiz geliyor . Anlatıyor , rahatlatıyor . Çok sevecen, çok ilgili. "Aşağıda benim özel yerimde görüşürüz" diyor . Uğur abi çıkarken hemşire abla geliyor . Kandırıyor seni. Sana boyama yaptıracağını söylüyor. Boyama yaparken üstün kirlenmesin diye bir önlük giydireceğini söylüyor . Kızıyorum içimden. "Kandırmaya gerek yok ki" diyorum . Tam o sırada sevinçle "Suluboya ya da parmak boyama yaptıracak sanırım" diyorsun . Üzülüyorum , ben seni hiç kandırmıyorum ya başkası da kandırsın istemiyorum . Anestezi öncesi üzülmeni hiç istemiyorum . Abla elindeki kuru kalem boyalarla geliyor , sen "Bu mu, ben boyamıştım bu sayfalardan" diyorsun . Abla seni duymazdan geliyor belli ki umursamıyor söylediğini , üstünü çıkartmanı istiyor . Tepki vermiyorsun , hayır da demiyorsun ama savuruyor tehdidi "Bunu giymen lazım yoksa vermem , boyama yapamazsın" . Öfkeleniyorum , hem de çok . Biranönce odadan çıksın istiyorum . Giydiriyorum önlüğünü, oyunla, uydurduğum bir masalla . Babanın da bu önlükten giydiğini anlatıyorum gülerek . Sonra yemek masasını, yatağına yaklaştırıp boyamalarını koyuyorum üzerine . Aynı abla, elinde meyve suyu ve şurup ölçeği ile geliyor . İçer içmez gözlerini kapatıp başını omzunun üzerine düşürüyorsun . Oyunlarımızdaki gibi bayılıyorsun. Gülüyoruz . Keyfinin yerinde olması bana huzur veriyor ama içimdeki pır pır devam ediyor . İçeri uzun boylu iri yarı bir adam giriyor . "Hadi bakalım seninle biraz gezelim" diyor sen boyama yaparken. Bakışlarını bana çeviriyorsun. Korku var sanki bakışlarında . "Biz de gezmek istiyoruz beraber gidelim" diyorum . Sen "Boyamam bitince gidelim" diyorsun. Seni götürecek olan kişi "Sonra boyarsın şimdi gitmemiz gerek, seni bekliyorlar" diyor . Öfkeleniyorum . Müdahale ediyorum hemen "Bir iki dakika bekleyin , şu bölümü boyayınca gideriz" . Seviniyorsun . Boyaman bitiyor , yatağını hareket ettiriyor . Odadan çıkarken cebimdekileri çıkarıyorum . Deniz 'cim bunlar da ameliyathaneyi merak ediyorlarmış , hangisine göstermek istersin ? İnsanazor 'u seçiyorsun. Koridorda ilerliyoruz , elim elinde .  Baban yanında . Mediş başucunda . Tugi odada . Ahh yürüyebilse rahatça, o da gelirdi mutlaka . Asansöre biniyoruz "Demir Adamı da istiyorum" diyorsun. Alt kata doğru inerken soruyorum "Alıp getirmek için vaktimiz var mı?" , "Hayır" cevabı alınca endişeleniyorum . Çünkü nasıl uyursan öyle uyanırsın, istiyorum diye tutturursan uyandığında da çok ağlarsın diye korkuyorum . İlacın etkisi olsa gerek tutturmuyorsun . Büyük bir kapı açılıyor . Hepimiz içeriye giriyoruz . "Pek de baygın bir hali yok" diyorum babana, "Hala çok kendinde, cin gibi bakıyor. Korkabilir içeride" diyorum. Yeşil önlüklüler sarıyor etrafımızı . Adını, soyadını , doğum tarihini soruyorlar bileğine takılan bileklikte yazanlara bakıp kontrol ediyorlar. Sonra "Sen hangi takımı tutuyorsun ?" diyor içlerinden birisi . "Fenerbahçe" diyorsun . "En büyük Fener , aslanım Deniz" diyor içlerinden bir başkası. "Biz bütün ekip Fenerliyiz " diyorlar hep bir ağızdan, gururlanarak . "Buraya kadar, bu kapıdan sonra geçemezsiniz" . Deniz 'cim diyorum, "Bu kapıdan sonra bizim gelmemize izin vermiyorlar. Ama Uğur abin yanında olacak . Bakalım Uğur abini tanıyabilecek misin ? İnsanazor da merak ediyormuş ameliyathaneyi , bakalım O da tanıyabilecek mi Uğur abini" diyorum.  "Ameliyat bitince biz size haber vericez" diyor güleryüzlü biri . Sonra sürüyor yatağı ileriye doğru, elim önce elinden ayrılıyor sonra yataktan . "Tatlım hemen gel tamam mı , seni burada bekleyeceğim" diyorum. Kıpırdamak istemiyorum, seni bıraktığım yerde beklemek istiyorum. "Olmaz" diyorlar . Koridordaki bekleme odasına gidiyorum . Mediş de yanımda . Telefonlarımız çalıyor, cevap veriyoruz. "Evet Allah başka dert vermesin, hastalık bu olsun, evet evet beyin ameliyatı olmuyor ya" diyorum . Üzülüyorum. Konuşuyorum ama isteksiz . Sessizce beklemek istiyorum, kapı açılsın istiyorum. Soğuk odada beklerken üşüyorum, "Kuzum da üşüyecek şimdi" diyorum . Öyle tuhaf öyle karışık ki düşündüklerim . "Bir daha ateş atakları olmayacak, alev alev yanmayacak' diyorum , umudediyorum . "Uğur bey ve ekibi başarılı bir operasyon yapacak" diyorum, güveniyorum. "Ciddi ya da kötü bir hastalık için ameliyat olmuyor" diyorum, şükrediyorum . Şükrettiklerim içimi ferahlıyor biraz. Ama canımı acıtıyor içeride olman, minicik , savunmasız , bensiz olman . Korkutuyor anestezi , komplikasyon, nasıl uyanacağını bilememek . Uyaninca etrafında bidolu yeşil giysili,  maskeli, boneli insan görmek , tanımadığın bir odada yalnız olmak biz yetişkinler için bile ürkütücü diyorum . Karışıyorum yine derken koridordan gelen ses biranda sessizliği bozuyor "Hasene hanım ! " Sıçrıyorum oturduğum koltuktan . Saat 11 kırk.  
Kötü bir rüya olsaydı bunlar uyanınca "Kötü bir rüyaymış" der derin bir ohh çekerdim .
Değilmiş .
U: Deniz Arda uyandı, ağlıyor şimdi.
Gerçeğin ta kendisi. Korktuğum başıma geliyor .
Ön kapıya gidiyorum hemen . Kapıyı biranönce açsınlar istiyorum.
Birkaç dakika sonra büyük kapı açıldı yeniden.
İçeriye girdik. Baban, Mediş ve ben .
Zamanın durduğu yer burasıymış.
Kulağım sesini arıyor.
Yüreğim dayanmıyor .
İkinci kapı açıldı seni gördüm. İfaden mutsuz ve acılı. Yüzün bembeyaz. Hatta beyazötesi . Kırmızılıklar var yüzünde. Belli ki çok ağlamışşsın. Gözlerinin çevresi, dudakların hem şiş hem de kıpkırmızı . Burnun minicik kedi burnu gibi pespembe . İnil inil ağlıyorsun , bir elinde İnsanazor diğer elinde elim . "Bitti kuzum, yanındayım meleğim. Çok mu acıyor ? Kızalım onlara , neden bana ayıldığını söylememişler ? "
Ne söylesem boş sanki. 
Elim elinde , odaya çıktık. Yatağını yerine yerleştirdiler . Biraz uyumanı dinlenmeni istedik. Ağlamaman lazım , ama inil inil ağlıyorsun. "Beraber uyuyalım" dedin. Yanına yattım , elin boynumda, elim elinde . Ama tedirginsin. Kıpırdasam daha sıkıca sarılıyorsun, bırakmak istemiyorsun . Derin uykuya geçmen zor oldu.
Telefonlarımız çalmaya başladı yine . Usulca kalktım yanından. Koridorda konuştuk, uyanmayasın diye .
Tüm iyi dilekleriyle bizimle olan , endişelerimizi paylaşan, merak eden, dua eden, arayan, gelen tüm dostlarımıza , arkadaşlarımıza, akrabalarımıza teşekkür ettik .
Oldu . Bitti de diyeceğiz inşallah . Artık ateş olmuyor da diyeceğiz .
Mutlu Meleğim seni çok seviyoruz .
Hastanedeki kahve ve çay beni kesmeyince , gecenin bir vakti bana demleme çay getiren Gülüm 'e ayrıca teşekkür ediyorum .

Ameliyat Öncesi Hazırlıklar

Madem uyku tutmuyor yazayım bari . Ameliyat öncesinde neler okudum , neler öğrendim ?

Narkoz yani Anestezi, hissizlik demekmiş. Anestezi doktoru da,  ameliyat süresince hastanın ağrısız olmasını sağlayan, nefes alma, nabız, tansiyon gibi hayati fonksiyonlarını kontrol eden kişi .
Anestezi öncesi, anesteziye hazırlanmak gerekli . Hem bilgi , hem duygusal olarak . Önce kendini hazırlayıp donanacaksın ki sonra çocuğuna destek olabilesin , soruları yanıtlayabilesin. Öyle de yaptım çünkü sen çok soru soran bir çocuksun. Güzel sorular sorarsın . “Neden ve nasıl oluyor?” u merak edersin . Birşeyi öğrenmek istediğinde "amaan çocuk işte" deyip geçiştiremem. Detay detay, keyifle anlatırım . Bilmediğim birsey sorduysan "Öğrenip anlatayım " derim, işten geldiğimde de hemen sorarsın "Anne öğrendin mi? Internete baktın mı ?" .  Bu nedenle okudum okudum öğrendim.  Anestezi verilmeden önce yapılması gerekenler var , doktorun soracakları var, doktora sorulacaklar var . Öğrendiklerimi iki bölüme ayırdım Fiziksel ve Duygusal hazırlık .  Fiziksel hazırlık bölümünde , ameliyat öncesinde narkozla bayıltılmadan önce, bayıltılma esnasında ve sonrasında neler olduğu ile ilgili en sade dille anlatılmış bilgiyi şu sitede buldum . Duygusal hazırlık bölümü içinse kaynak aramadım çünkü Damla ‘nın kulak operasyonunu yazdığı yazıyı hatırlayarak doğruca Hayal ‘e gittim.

Heyecanım böyle tavan yapmışken, içim dışarı taşacakmış gibiyken , heyecandan unutmayayım diye şunları da yazayım . Yeterli bilgiye sahip olmak ve  Anestezi Ekibinin görüşmede soracağı soruları önceden bilip düşünmüş olmak gerekli ki unutulan , atlanan bir bilgi olmasın .
  • Öncelikle şimdiki sağlık durumun çok önemli. Çünkü en küçük bir soğukalgınlığı belirtisi bile ameliyatın ertelenme sebebi olabilir . Ateş, öksürük, solunum güçlüğü, tıkanma , burun akıntısı gibi belirtiler anestezinin komplikasyon riskini arttırabilirmiş , hastanede kalma süresini uzatabilirmiş . Çok şükür şuan bir semptom yok . Keyfin yerinde :)
  • Geçirilmiş ya da tedavisi devam eden hastalıkların ; Bademcik enfeksiyonları , soğukalgınlığına baglı üst solunum yolu enfeksiyonları ve bir defa geçirilmiş sinüzit . Tedavisi devam eden bir hastalığın yok :)
  • Alerjilerin ; Bir yaşında ortaya çıkan ve 3 ile 4 yaş aralığında geçen süt , ceviz, pekmez, yumurta ve balık alerjilerin vardı . Ancak şuan yok . Toz, polen, küf ve mantar alerjin yok .
  • Şu anda ve son bir ay içinde kullandığın ilaçlar ; 27 Ocak 2011 'de tek doz Prednol 35 mg iğne oldun. Yaklaşık 1 aydır sabahları 10mg Vitagil vitamin içiyorsun .
  • Daha önce anestezi yapıldı mı yapildı ise anestezi ile ilgili komplikasyonlar oldu mu ? Hayır bu ilk anestezin olacak . Anestezi komplikasyonu olmamasi için dualarimiz seninle .
  • Anestezi ile ilgili sorunlar yaşayan akrabalarımız var mı ? Hayır yok . 
  • Şu anki ağırlığın ; 17.5 kilo 
  • Sallanan dişin var mi ? Hayır
  • Araç tutması olur mu ? Hayır
  • (Bunu Anestezi uzmanı sormayacak ben ekliyorum ) Reflekslerin ; Ağzına, dilinin üzerine değdirilen dil basacağı bile seni öğürtür . Kusma riskin olabilir . Söylemeyi unutmasam bari .
Uğur Bey, öğlen yaptığımız görüşmede Hazırlık için altı saat aç kalması gerekiyor” demişti . Aksam yemeğinden uyuduğun saate kadar yani saat 23:30 ‘ a kadar birşey yemedin sadece su içtin . Aç kalma süresi akşam başladığı için seni altı saat süreyle aç tutmak çok zor olmayacak . Ancak sabaha karşı su içmek gibi bir alışkanlığın var . Bunun için odandaki ve odamızdaki su şişelerini kaldırdım . Aç kalabilmen önemli çünkü midende yiyecek ya da içecek olması anestezi sırasında ciddi hava yolu komplikasyonlarına yol açabilen kusma riskine neden olabilir  - miş  . İçeceklerin , katı gıdalara oranla daha çabuk mideden atıldiğini bilebilirdim de farklı sıvıların farklı aç kalma süreleri gerektireceğini düşünmemiştim, oğrenmiş oldum . (Portakal suyu, ayran , yoğurt ve gazlı içecekler  su, elma suyu ve kahveye göre daha uzun sürede atilir - mış) .
Gelelim ikinci bölüme , Seni nasıl hazırladım ?
Pek çok anne baba gibi ben de anesteziden ürküyorum , seni ameliyathanenin kapısında başkalarına teslim edeceğimi bilmek ama içeride neler olacağını bilmemek içimi fena yapıyor . Önce bunu kabullendim . Sonucta iyi bir ekip seni iyileştirmek için seninle olacak . Evet şunu da kabul ediyorum ,  bu doktorlar için küçük bir operasyon . Ve kötü bir hastalık değil . Bunları düşündükçe kabul etmem kolay oldu sanırım . Aslında itiraf ediyorum hiç kolay olmadı. Sıkıntıdan Vertigo atağı geçirdim, dünyam döndü.  Bu halde kendim dahil kimseye faydam yoktu. İlacımı içince dünya dönmeyi bıraktı ama endişelerim ve soru işaretlerim yerinde duruyordu . Kafamı endişelerden ve soru işaretlerinden arındırmak için koşa koşa gidip yeni bir 2000 parçalık bir puzzle aldım.. Sonra kabullendim desem daha doğru. Ameliyat fikrini kendim kabul edip , sakinleştikten sonra sıra seni fikren hazirlamaya geldi . Çünkü ne kadar hazırlıklı olursan/olursak o kadar travmasiz ve kolay atlatırız diye düşünüyorum . Dolayısı ile ameliyat hakkında endişelerinin olmamasi gerekli . Bu endişeleri gidermek de benim işim. Okuduğum bir yazıda "Bir çocuğu , kendine güvenen bir aile üyesinden daha iyi sakinleştiren bir şey yoktur" yazıyordu . Destekliyorum bu cümleyi ve sen de bana bu konularda çok güveniyorsun . Ben şimdiye kadar seni hiç kandırmadım , eksik ya da yanlış bilgi vermedim . Anlayacağın dilde , bilmen gerektiği kadarını hep anlattım.  Endişelenmene mahal vermemek için odada bulunacak kişilere ozellikle de anneanne ve Tugi ‘ye ağlamamalarını , yüzlerinde tedirginlik çağrıştıracak mimikler bulundurmamalarını istedim . Ağlayacak olurlarsa odadan çıkmalarını istedim .
Üç ile altı yaş arasındaki çocuklarda zaman kavramı yeni yeni geliştiği için , doğru zamanlama ve yöntemin , ameliyattan bir hafta önce oyunla anlatılması olduğunu , detaylarının da bir ya da iki gün önce anlatılması gerektiğini okumuştum . Ben de öyle yaptım . Bir hafta öncesinden oyunların içine ambulans, hastane, ameliyat ve bayılma filleri ekledim.  Bu akşam da "Hastaneye gideceğimizi , Uğur Abinin bademciklerini tamir edeceğini , bunun için bir gece hastanede kalacağımızı" anlattım . Bademciklerini tamir ederken acı hissetmemen için seni bayıltacaklarını" söyledim . Özellikle uyutacaklar demedim kendine geldiğinde ağrılarla uyumayı ilişkilendirmeni istemedim, özellikle bayılma ve ayılma kelimelerini kullandim . Ev halkına da aynı telkinde bulundum. Çünkü uyumayla ilgili problemlerin var , uyumak istemiyorsun . Bayılmanın nasıl birşey olduğunu da bir hafta öncesinden oyunla anlatmıştım zaten . Oyun oynarken ya yaralandım , ya kaza gecirdim . Ambulansla doktorlar gelip beni hastaneye götürdüler. Bayıltılar ve ameliyat ettiler .  Bu bilgiye ek olarak babana hastaneden aldırttığım bone ve maskeyi önce kendim takarak "Bakalım beni tanıyabilecek misin? " oyunu başlattım . Sonra sırasıyla baban ve sen taktın . Çok eğlendik . "Bakalım sabah Uğur abiyi de tanıyabilecek misin ? " diye ekledim . Baban dedi ki ; 
S: Deniz ‘cim biliyor musun, annen seni dünyaya getirmek için girdiği ameliyatta beni başımdaki boneyle ve yüzümdeki maskeyle tanıyamamıştı, bu adam da kim sürekli bana bakıyor demişti . Ne komik değil mi ? 
 D: Ben Uğur abimi tanırım , çok kolay .

Umarım çevrende göreceğin bi dolu maskeli ve boneli ekipten kormazsın meleğim . 

Bu da son bölüm olsun . Yarın sabah daha doğrusu yaklaşık dört beş saat sonra söyleyeceklerim ;
Denizcim ameliyat yapılacak odaya biz giremiyoruz , ama Uğur abin ve arkadaşları seninle olacak .  Seni iyileştirmek için yanında olacaklar . Arkadaşlarının hepsi sana gösterdiğim resimlerdeki gibi yeşil formalı, maskeli ve boneli giymiş olacak.
Ve götürülürken arkadaşım Hayal ‘in yaptığını yapıp , eline Ben10 karakterlerinden en sevdiğin karakter olan İnsanazor ya da Spiderman ‘i vereceğim .
Yazdıkça zaman geçiyor ama heyecanım artıyor . Birazcık uyumayı deneyeceğim .

Uyku biraz uyku

Elim ayağıma dolanıyor çantayı hazırlarken .İyi ki birkaç gün öncesinden hazırlamışım çoğu şeyi . İçim fışkıracak sanki , uyuyamıyorum. Kalktım , bir bardak votka hazırladım kendime .Kalbim bu denli hızla atarken zaman sanki ilerlemiyor . Oysa gecenin üçü olmuş saat. Dört beş saat sonra çıkacağız evden. Bir defa daha öptüm kokladım seni. Yarın bu kokun olmayacak diye geçti aklımdan , içime hüzün bastı . Horul horul uyuyan babanı kıskandım. Votka da işe yaramadı yani .

7 Şubat 2011 Pazartesi

Pilot

İçim kıpır kıpır. kalbim hızla çarpıyor. Hem istiyorum, hem istemiyorum . Elim önce telefona gidiyor sonra vazgeçiyorum . Tuhaf bir duygu. Sonunda elimi çekmemeyi başardım.
H: Ameliyatı ne zaman için planlayalım ?
U: Siz ne zaman isterseniz . Sömestr tatilinde mi olsun istiyorsunuz ?
H: Evet .
H: Salı (yarın) ya da Çarşamba olur mu  ?
U: Benim için uygun ama bir de ameliyathaneye sorayım. Yarın uygun mu bilmiyorum . Konuşup size bilgi veririm .
 
1 saat sonra telefonum çaldı .
U: Ameliyathane ile görüştüm , yarın uygun. Sabah saat 8 buçuk gibi hastanede olun ben de dokuz gibi gelirim . En az 6 saat aç kalması gerekiyor . Gece mama ya da süt veriyorsanız 2 'den sonra birşey içmesin .
H: Uğur Bey, anestezi doktoru ....
diye başlamıştım ki, anladı endişelendiğimi, sorularım ve korkularım olduğunu .
U: Endişe etmeyin ne olur, ekip çok iyi, uzun süredir beraber çalıyoruz. Uçağa binince nasıl kendinizi pilota emanet ediyorsunuz, bu da öyle birşey .
H: Tamam .
İç sesim : Tamam pilota güvenim sonsuz ama yardımcı pilot ve kabin ekibi? Zaten sormak istediğim de bu .