8 Şubat 2011 Salı

Bademler Gitti Ateş de Gidecek

Uzun gece sabahı getirdi nihayet . Kalktım . Üstümü giydim. Saçlarımı düzelttim. Gözlerimi yeşillendirdim. Yüzümü renklendirdim . Tam sevdiğin gibi. Tek eksiğim ruj . Tek gereksiz şey, gözyaşlarım .
İçim pır pır ediyor . Ahh nasıl bir heyecan içindeyim . Nasıl gerginim . Deriin deriin nefes alıyorum "Biraz sakin ol" diyorum kendime . "Biraz sakin ol ki, mutlu meleğin farketmesin endişelendiğini" .  Deriin bir nefes daha alıp yüzüme kondurduğum kocaman bir tebessümle yanına geliyorum . Saat yediyi gösteriyor . Çok huzurlu uyuyorsun , çekiniyorum uyandırmaya . Biraz daha beklesem mi acaba ? Düşünüyorum . "Bekleme, uyandır" diyorum kendime . Beş dakika daha fazla uyuyacağına benimle beş dakika daha fazla mırnaşsın, kıkırdasın diyorum . Kıkırrdayarak başlasın güne . "Miyaav , miyaav" . Bu miyavlamalara kayıtsız kalmazsın, gözlerini hafif aralıyorsun . Yüzünde tebessüm. Mutlu Meleğim gözlerini açıp annesini görünce hep böyle mutlu olursun . Sonra sarılıyorsun boynuma "Biraz daha uyuyalım" diyorsun . "Mırnav kediyim ben, seninle mırnaşmak istiyorum" diyorum . "Mırrr mırrr" . "Tamam" diyorsun . "Yaşasın güzel uyandı" diyor iç sesim , keyfim yerine geliyor ama içimdeki pır pır devam ediyor . "Anne saçların çok güzel olmuş" diyorsun , "Bak gözlerime de yeşil sürdüm" diyorum. Gözlerini kocaman açıp mutlu mutlu mutlu "Çokk beğendim" deyip bi de kocaman öpücük kondurunca yanağıma sıkıca sarılıyorum sana . Çok keyifliyiz , çok mutluyuz . Ama içim pır pır . Sonra odana gidip seçtiklerini giydiriyorum . Lacivert eşofman altı, beyaz uzun kollu t-shirt ve üzerine kısa kollu Toy Story t-shirt ü . Anneannenin de içi pır pır ediyor , heyecanını saklamaya çalışıyor, derin nefesler alıyor . Elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor . Baban sakin. Sanki bugünün diğer günlerden farkı yokmuş gibi . Hazırlanıyoruz ve elimizde küçük sarı spor çantamızla çıkıyoruz evden. Hastaneye yaklaştıkça , içimdeki pır pırın ivmesi artıyor . Nefesim kesilecek sanıyorum. Derin nefes almaya çalısıyorum , yarım kalıyor . Geri dönmek istiyorum , gitmesek istiyorum. Kapıya geldiğimizde içim içime sığmıyor sanki taşacak gibi hissediyorum. Hevessiz, isteksiz, ağır adımlarla ilerliyorum . Canını yakmayacağını düşündüğüm Başarık Abla 'yı arıyorum . Görür görmez peşinden koşuyorum, anlatıyorum. Hemen hatırlıyor seni "Bana başarıksın diyen çocuksun sen" diyor . Biraz rahatlıyorum . İşlemleri hallediyoruz , odamıza çıkıyoruz .  İğnesiz ilk denemeler yapılıyor ı.ıh "Bir de bebek hemşiresi baksın" diyorlar . İstemiyorum , Başarık Nermin Abla gelsin istiyorum. Geliyor sağolsun. Bir defada incitmeden, korkutmadan kelebeği yerlestiriyor damarına . Saat sekiz buçuk . Zaman ilerlemiyor . Biranönce olsun bitsin diyemiyorum , içimden gelmiyor . Gitsek istiyorum .  Sen yatağı bir aşağı bir yukarı hareket ettirip eğlenirken ben evimizde olsak, oynasak istiyorum. Odaya bir doktor geliyor, yeşil kıyafetli. Kendini tanıtmadan , hiç birşey anlatmadan hızlıca birşeyler sormaya başlıyor . Yakasındaki karta bakıp "Anesteziyi siz mi yapacaksınız?" diyorum , sonra hızlıca sorulan sorulara cevap veriyorum . Soruların cevaplarını yazdığı kağıtları topluyor, yüzümüze bile bakmadan. Ne empati ne sempati var . Odadan çıkarken sadece "Herşey güzel olacak" diyor . Şaşırıyorum . Tebessümüm yüzümden düşmek üzere, toparlanıyorum hemen. Sarı spor çantamızı açıyorum, içinden Ironman, Spiderman ve İnsanazor 'u çıkıyorum. Ya son anda vermeyi unutursam, seni tek başına gönderirsem diye düşünüyorum biran . Önlemimi alıyorum ve sana göstermeden ceplerime koyuyorum güç timsali karakterleri . Zaman ilerlemiyor sanki. Mediş ve Tugi geliyor. Tugi de uyumamış sabaha kadar. Saat dokuzu on geçerken Uğur abimiz geliyor . Anlatıyor , rahatlatıyor . Çok sevecen, çok ilgili. "Aşağıda benim özel yerimde görüşürüz" diyor . Uğur abi çıkarken hemşire abla geliyor . Kandırıyor seni. Sana boyama yaptıracağını söylüyor. Boyama yaparken üstün kirlenmesin diye bir önlük giydireceğini söylüyor . Kızıyorum içimden. "Kandırmaya gerek yok ki" diyorum . Tam o sırada sevinçle "Suluboya ya da parmak boyama yaptıracak sanırım" diyorsun . Üzülüyorum , ben seni hiç kandırmıyorum ya başkası da kandırsın istemiyorum . Anestezi öncesi üzülmeni hiç istemiyorum . Abla elindeki kuru kalem boyalarla geliyor , sen "Bu mu, ben boyamıştım bu sayfalardan" diyorsun . Abla seni duymazdan geliyor belli ki umursamıyor söylediğini , üstünü çıkartmanı istiyor . Tepki vermiyorsun , hayır da demiyorsun ama savuruyor tehdidi "Bunu giymen lazım yoksa vermem , boyama yapamazsın" . Öfkeleniyorum , hem de çok . Biranönce odadan çıksın istiyorum . Giydiriyorum önlüğünü, oyunla, uydurduğum bir masalla . Babanın da bu önlükten giydiğini anlatıyorum gülerek . Sonra yemek masasını, yatağına yaklaştırıp boyamalarını koyuyorum üzerine . Aynı abla, elinde meyve suyu ve şurup ölçeği ile geliyor . İçer içmez gözlerini kapatıp başını omzunun üzerine düşürüyorsun . Oyunlarımızdaki gibi bayılıyorsun. Gülüyoruz . Keyfinin yerinde olması bana huzur veriyor ama içimdeki pır pır devam ediyor . İçeri uzun boylu iri yarı bir adam giriyor . "Hadi bakalım seninle biraz gezelim" diyor sen boyama yaparken. Bakışlarını bana çeviriyorsun. Korku var sanki bakışlarında . "Biz de gezmek istiyoruz beraber gidelim" diyorum . Sen "Boyamam bitince gidelim" diyorsun. Seni götürecek olan kişi "Sonra boyarsın şimdi gitmemiz gerek, seni bekliyorlar" diyor . Öfkeleniyorum . Müdahale ediyorum hemen "Bir iki dakika bekleyin , şu bölümü boyayınca gideriz" . Seviniyorsun . Boyaman bitiyor , yatağını hareket ettiriyor . Odadan çıkarken cebimdekileri çıkarıyorum . Deniz 'cim bunlar da ameliyathaneyi merak ediyorlarmış , hangisine göstermek istersin ? İnsanazor 'u seçiyorsun. Koridorda ilerliyoruz , elim elinde .  Baban yanında . Mediş başucunda . Tugi odada . Ahh yürüyebilse rahatça, o da gelirdi mutlaka . Asansöre biniyoruz "Demir Adamı da istiyorum" diyorsun. Alt kata doğru inerken soruyorum "Alıp getirmek için vaktimiz var mı?" , "Hayır" cevabı alınca endişeleniyorum . Çünkü nasıl uyursan öyle uyanırsın, istiyorum diye tutturursan uyandığında da çok ağlarsın diye korkuyorum . İlacın etkisi olsa gerek tutturmuyorsun . Büyük bir kapı açılıyor . Hepimiz içeriye giriyoruz . "Pek de baygın bir hali yok" diyorum babana, "Hala çok kendinde, cin gibi bakıyor. Korkabilir içeride" diyorum. Yeşil önlüklüler sarıyor etrafımızı . Adını, soyadını , doğum tarihini soruyorlar bileğine takılan bileklikte yazanlara bakıp kontrol ediyorlar. Sonra "Sen hangi takımı tutuyorsun ?" diyor içlerinden birisi . "Fenerbahçe" diyorsun . "En büyük Fener , aslanım Deniz" diyor içlerinden bir başkası. "Biz bütün ekip Fenerliyiz " diyorlar hep bir ağızdan, gururlanarak . "Buraya kadar, bu kapıdan sonra geçemezsiniz" . Deniz 'cim diyorum, "Bu kapıdan sonra bizim gelmemize izin vermiyorlar. Ama Uğur abin yanında olacak . Bakalım Uğur abini tanıyabilecek misin ? İnsanazor da merak ediyormuş ameliyathaneyi , bakalım O da tanıyabilecek mi Uğur abini" diyorum.  "Ameliyat bitince biz size haber vericez" diyor güleryüzlü biri . Sonra sürüyor yatağı ileriye doğru, elim önce elinden ayrılıyor sonra yataktan . "Tatlım hemen gel tamam mı , seni burada bekleyeceğim" diyorum. Kıpırdamak istemiyorum, seni bıraktığım yerde beklemek istiyorum. "Olmaz" diyorlar . Koridordaki bekleme odasına gidiyorum . Mediş de yanımda . Telefonlarımız çalıyor, cevap veriyoruz. "Evet Allah başka dert vermesin, hastalık bu olsun, evet evet beyin ameliyatı olmuyor ya" diyorum . Üzülüyorum. Konuşuyorum ama isteksiz . Sessizce beklemek istiyorum, kapı açılsın istiyorum. Soğuk odada beklerken üşüyorum, "Kuzum da üşüyecek şimdi" diyorum . Öyle tuhaf öyle karışık ki düşündüklerim . "Bir daha ateş atakları olmayacak, alev alev yanmayacak' diyorum , umudediyorum . "Uğur bey ve ekibi başarılı bir operasyon yapacak" diyorum, güveniyorum. "Ciddi ya da kötü bir hastalık için ameliyat olmuyor" diyorum, şükrediyorum . Şükrettiklerim içimi ferahlıyor biraz. Ama canımı acıtıyor içeride olman, minicik , savunmasız , bensiz olman . Korkutuyor anestezi , komplikasyon, nasıl uyanacağını bilememek . Uyaninca etrafında bidolu yeşil giysili,  maskeli, boneli insan görmek , tanımadığın bir odada yalnız olmak biz yetişkinler için bile ürkütücü diyorum . Karışıyorum yine derken koridordan gelen ses biranda sessizliği bozuyor "Hasene hanım ! " Sıçrıyorum oturduğum koltuktan . Saat 11 kırk.  
Kötü bir rüya olsaydı bunlar uyanınca "Kötü bir rüyaymış" der derin bir ohh çekerdim .
Değilmiş .
U: Deniz Arda uyandı, ağlıyor şimdi.
Gerçeğin ta kendisi. Korktuğum başıma geliyor .
Ön kapıya gidiyorum hemen . Kapıyı biranönce açsınlar istiyorum.
Birkaç dakika sonra büyük kapı açıldı yeniden.
İçeriye girdik. Baban, Mediş ve ben .
Zamanın durduğu yer burasıymış.
Kulağım sesini arıyor.
Yüreğim dayanmıyor .
İkinci kapı açıldı seni gördüm. İfaden mutsuz ve acılı. Yüzün bembeyaz. Hatta beyazötesi . Kırmızılıklar var yüzünde. Belli ki çok ağlamışşsın. Gözlerinin çevresi, dudakların hem şiş hem de kıpkırmızı . Burnun minicik kedi burnu gibi pespembe . İnil inil ağlıyorsun , bir elinde İnsanazor diğer elinde elim . "Bitti kuzum, yanındayım meleğim. Çok mu acıyor ? Kızalım onlara , neden bana ayıldığını söylememişler ? "
Ne söylesem boş sanki. 
Elim elinde , odaya çıktık. Yatağını yerine yerleştirdiler . Biraz uyumanı dinlenmeni istedik. Ağlamaman lazım , ama inil inil ağlıyorsun. "Beraber uyuyalım" dedin. Yanına yattım , elin boynumda, elim elinde . Ama tedirginsin. Kıpırdasam daha sıkıca sarılıyorsun, bırakmak istemiyorsun . Derin uykuya geçmen zor oldu.
Telefonlarımız çalmaya başladı yine . Usulca kalktım yanından. Koridorda konuştuk, uyanmayasın diye .
Tüm iyi dilekleriyle bizimle olan , endişelerimizi paylaşan, merak eden, dua eden, arayan, gelen tüm dostlarımıza , arkadaşlarımıza, akrabalarımıza teşekkür ettik .
Oldu . Bitti de diyeceğiz inşallah . Artık ateş olmuyor da diyeceğiz .
Mutlu Meleğim seni çok seviyoruz .
Hastanedeki kahve ve çay beni kesmeyince , gecenin bir vakti bana demleme çay getiren Gülüm 'e ayrıca teşekkür ediyorum .

Hiç yorum yok: