20 Ocak 2011 Perşembe

Hastalık ve Dostluk

Sabah ateşin olmadığıi için keyfin yerindeydi ama yine de okula gitmeni istemedim . Zaten annem de gitmene izin vermezdi , sabah bana günaydin dedikten sonra "Deniz 'i bugün okula gönderme" dedi. Seninle biraz zaman geçirdikten sonra işe gitme vaktim geldi . Öptüm yanaklarından , boynundan . Tam çıkıcam ;
D: Anne çabuk gel tamam mı ? Koşa koşa gel .
H: Tamam kuzum . Koşa koşa gelicem .
Ofise geldim , annemi aradim . Sabah konuşmaya pek fırsatımız olmamıştı.
H: Anne , Deniz pek birşey yemek istemez , ısrar etme . Bademcikleri çok şiş , birşeyler yedirirsen kusabilir .
M: Tamam, sadece biraz peynir yedirsem .
H: Bence 1 kaşık bal ver baska birşey yedirme , kusar .  Açlık kan şekeri düşmemiş olur kuzumun , bal yese yeter .
Mediş kıyamiyor aç kalmana . Yine de denemek istiyor yiyebilir misin diye . Babaannen de bizde . Deneme çalışmalarına O da eşlik ediyor . Anneanne ve Babaanne dayanamıyorlar , gönülleri razı değil aç kalmana . Balı yedin ya , bir parça da peynir ve ekmek veriyorlar sana . Sonra hoop hepsi dışsarıya . Yedigin baldan da oluyorsun .  

H: Ahh be annem , yedirme dedim ben sana , kusar dedim . Dinlemiyorsun beni. Hep böyle oluyor bademcikler şişince , biliyorsun niye yediriyorsun ?
Önce KBB Doktorumuz Uğur beyi arayıp randevu aldım sonra izin alıp , eve geldim . Geç de olsa Uğur abinin odasındaydık . Muayene etti seni , atesini ölçtü ; 38 . Sonra sen koltuğun düğmeleri ıle oynayıp aşağı yukarı hareket ettirirken ;
U: Daha önce Deniz 'den aldığımız boğaz kültüründe hiç pozitif yakaladık mı ?
H: Sadece bir defa . Ama ilk yapılan testte değil bir kaç gün sonra yapılan testte pozitif çıkmıştı ve ilk yapılan test için "Erken dönemde olduğu için çıkmamış olabilir yada yeni bir enfeksiyon" demistiniz . Yanlis hatirlamiyorsam iki sene önce Nisan 'dı . (Unutkanlık var bende ama seninle ilgili detaylar hep aklımda) .  
U: Hmm .
Uğur Bey , bilgisayarına döndü ve tek tek kontrol etti . Sonra da bana dönüp ;
U: Evet daha öncekiler hep negatif çıkmış . Ama görüntü hep Beta .
Ben bu cümlenin devamını herzaman ki gibi yani "Önce kültür alalım , bir iki gün daha bekleyelim ateş çok çıkar , keyifsizleşirse , test sonucu pozitif çıkarsa antibiyotik başlarız " diye beklerken ;
U: Bu tablo , yani  Beta görüntüsü iki sebepten daha doğrusu üç sebepten olabilir
diye devam edince içsesim "Birsey geliyor devaminda" dedi Ugur Bey konusmasina devam ederken ;
U: Ya viral enfeksiyondur , ya bakteri enfeksiyonudur ama biz testlerde bunu hiç yakalayamamışız, hep negatif çıkmış. Ya da Fapa denilen , yüksek ates ve Beta görüntüsüyle seyreden, antibiotige cevap vermeyen , hatta boşyere antibiyotik vermemize neden olan bir hastalık olabilir . Eger Fapa ise , yapılacak şey kortizon iceren bir tedavi ya da bademciklerin alinmasi olur . Bu konuda benim güvendiğim bir çocuk doktoru var . Sizi onun görmesini isteyecegim . Eğer o da Fapa derse , "Kesin Fapa 'dir" diyecek olan, çok iyi bir romatolog var , Cerrahpasa 'nın da hocasi . Ona gitmeniz gerekecek . Once Duygu sizi görsün , sonra tekrar konuşalım .
İçimden "Bu tanı konsa bile çözüm bademciklerin alınmasıymış" diye geçirip telaş yapmadım. Çünkü 8 aylıktın ilk Sırrı Bey söylemişti alınması gerektiğini, çok büyük olduğunu. Sonra bademciklerini gören 4-5 doktor daha söylemişti . Yani seninkilere bademcik demek pek de dogru olmaz, -cik takısını atmak lazım . Bademlerin çok büyük demek lazım . Babanın , babaannenin, kuzenlerinin, Yavuz dedenin de bademciklerinin alındığını düşünürsek bu bademlerin alınması hep gündemde olmuştu .   
Çocuk Doktoru Duygu Hanım 'ı aradı ;
U: Duygu , benim uzun zamandır takip ettiğim bir hastam var, aynı zamanda arkadaşımın oğlu . Yüksek ateş ve beta görüntüsü olmasına rağmen hiç pozitif yakalayamadık. Esra genel kontrollerini yapıyor ama ben senin görmeni istiyorum . Fapa değerlendirmesi yapmanı istiyorum .
Ben de yüzüme zoraki ve kocaman bir gülümseme kondurup "Hadi Deniz 'cim , o kocaman bademciklerine bir de Ugur abinin arkadaşı Duygu ablaya gösterelim"
Dedim ve Uğur Beyin odasından çıkıp iki üst kata Duygu Hanım 'ın odasına çıktık .
Doktor Duygu Abla 'ya once ben anlattım seni ve hastalıklarını . 2006 Nisan doğumlu , ilk kriptik tonsilit 2007 Ekim ya da Kasım 'ında başladı. Ateşi hep çok yüksek , 39 , 40 oldu. Antibiyotik içti her defasında . Ancak bademciklerin üzerindeki kriptik alanlar 3-4 günden sonra geçmeye başladı. Hasta olduğu dönemlerde karın ağrısı olmadı ama bugün biraz karnı ağrıyor ama şiddetli değil, bademcikleri çok büyük ve şiş olduğu için birşey yiyip içemez, yiyip içerse genellikle kusar .
D: Daha dün Fapa konferasındaydım . Fapa dediğimiz hastalıkta periyodik ateş oluyor, her 28 günde bir mesela . Bademcikler şişiyor, kızarıyor, üzerinde beyaz benekler oluyor,  boyunda bezeler oluyor...
H: Ama Deniz 'in ateşi periyodik değil. Yani her 28 günde  bir , ya da ayda, iki ayda bir gibi düzenli periyodik aralıklarla degil . Evet ayda bir ateşlendiği oluyor ama yazın hiç ateşlenmiyor .
Duygu Hanım renginin çok soluk olduğunu, anlattıklarımın Fapa olduğunu söyledi. Ve ekledi ;
D: Ben kesin Fapa diyorum. Ama bu hastalığın kesin teşhisini koyacak bir test yok. Bu teşhisi kesinleştirecek bir hoca var. Cerrahpasa 'nın hocası. Bu konudaki en baba doktordur kendisi . Konferansta da beraberdik .  
Dedi ve hemen aradı cep telefonundan . Konuştular . Zaten iki gün önce Fapa konferansında beraber oldukları için diyalog hızlı gelişti . Deniz 'in şuan ki halini mutlaka görmesini istediğini soyledi. En baba dediği doktor, bazı testler istemiş olacaktı ki "Ben burada yaptırırım , size geldiklerinde sonuçlari faxlariz" dedi .
D: Özgur abi, bazı kan testleri istedi. Bir de hep negatif cikmis ama yine de sürüntü şeklinde hızlı test alalım . (Gülerek ekledi, Bu defa pozitif çıkarmış :) :) mesela :) )
Bu arada ateşin 39.5 'tu , keyfin yine de yerindeydi .  Duygu Hanim 1 ölçek Calpol + 1 ölcek Pedifen içirdi sana .
Laboratuara uğradık, kan aldılar senden . Normalde kan aldırmaya itirazın olmazdı , bugün hiç istemedin . Muhtemelen birkaç ay önce serum takmak için canını çok yaktıklarından , ancak üçüncüde damara girebildiklerinden olsa gerek . Ama yine de ağlamadın . Ama boğaz kültürü senin hiç sevmedigin bir olay . İstemiyoruum diye ağladin . Kollarını tutturdular bana , anlatmam , seni sakinleştirmem için zaman tanımadılar , ağzını yanaklarından sıkarak , çubuğu boğazının derinliklerine iterek, hoyratça aldılar sürüntüyü . Doğal olarak canın çok yandı, çok ağladın . Ahtapotum olup sıkıca sarıldın, kollarınla ve ayaklarınla .
Yüzüme zoraki kondurduğum tebessümü düşürmeden taksiye binip doğruca International 'dan çıkıp Hizmet Hastanesi 'ne doğru yola koyulduk . Ateşinin periyodik olmamasına fena takıldım . Telefonum bozuk olduğu için internete erisemiyorum . Gül 'ü aradım. Senin sayfanın adresini verdim . Buradan sağlık etiketli postlara bakıp hangi günler ateşli olduğunu söylemesini istedim . Gül doğal olarak sordu . Neden ? Senin yanında anlatmak istemediğim için , sonra konuşuruz benim için önemli dedim . Biz Hizmet Hastanesi 'ne vardığımızda Gül ancak arayabildi . O tarihleri söyledi , ben yazdım . Söylerken ağlamaya başladı . Duygusaldır benim arkadaşım . Kolay ağlar . Gül ağlamaya başlayınca, belli ki kafasında bi dolu senaryo da yazmış . Kötü birşey var , n'oldu , anlat lütfen diye ağlayınca benim de sesim titredi . Benim sesim titreyince Gül daha da cok ağladı . Sulugöz Gül ile Titrek Ses ben konuşuyoruz ;
G: Siz nerdesiniz,  ben hemen gelicem , sana bilgisayarı getireyim . Deniz 'in nesi var ? Kötü bisey dii mi ? N 'oldu  ?
H: Hayır arkadaşım kötü birşey değil, sadece lazım . Hizmet Hastanesi 'ne geldik . Buradaki doktor Deniz 'in ateşi ile ilgili birşeyler soracak ve benim bu bilgiye ihtiyacim var çünkü aklıma yatmayan birşeyler var .
Ve Prof. Dr. Özgür Kasapçopur karşıladı bizi. İcten bir gülümsemeyle . İlk yorumun "Polise benziyor" oldu . Odasına gectik.  "Deniz nasıl bir çocuk" diye başladi cümlesine . Sonra seni muayene masasina alıp üstünü çıkartmamı istedi . Tepeden tırnağa genel muayeneden geçirdi . Ateşini , karın ağrin olup olmadığını, kusup kusmadığını sordu . Bu belirtiler de var sende . Bademlerin o kadar cok şişiyor ki yutkundukca kusturuyor seni . Bugun karnın da ağrıyor azıcık. Özgür Bey "FNF , yani .." diye başladı cümlesine ama ben "FNF 'i biliyorum , Ailevi Akdeniz Ateşi, şiddetli karın ağrısı olmuyor öyle" deyiverdim .  Onayladı . Ateşlerini , kocaman bademlerini anlattım . Periyodik aralıklarla olmadığını söyledim . Web sayfana bağlanıp ateşinin olduğu günlere baktık . Yakın tarihli ard arda periyodik ateş bulamadık . Ancak Özgür Bey "Bu Fapa" dedi . Açıkladı . Fapa yani PFAPA . Yani Periodic Fever Adenopati Pharyngitis Aftöz stomatit . Yani periyodik ateş, şişen lenfler, farenjit, ağızda aftöz lezyonlar topluluğu demekmiş . Bu hastalık laboratuar testi ya da görüntüleme yöntemleri ile teşhis edilemezmiş. Klinik bulgular önemliymiş . Ve Özgür Bey PFAPA teşhisini koydu ve ekledi ;
Ö: Bu teşhisi kesinleştirmek için tek doz bir iğne yazıyorum . Eğer 24 saat içinde ateşi çıkmazsa kesin Pfapa 'dır diyebiliriz . Alt katta acilde yaptırabilirsiniz .
H: Prednol Kortizonlu bi iğne mi ?
Ö: Evet
H: Özgür Bey sakın yanlış anlamayın ama kortizon beni hep ürkütmüştür .
Ö: Endişe etmenize gerek yok, bizim her ay bu ilacı ağızdan alan hastalarımız var .
H: Tamam
Ö: Yarın dörtten sonra istediğiniz bir saatte gelebilir misiniz ? Deniz 'i görmek istiyorum .
Tamam dedim ama kortizon beni korkutur hep . Kortizon için iki ucu keskin kılıç derler ya, içim çok rahat değil . Belimdeki omurlar arasına yapılan kortizonlu iğneden sonra dizlerimdeki problemi kortizona bağlamış biri olarak içim hiç rahat değil. Ama kortizonun bi dolu hastalığın tedavisinde kullanıldığını da biliyorum . Özgür Beye güvenmem gerektiğini de biliyorum ama yine de içim rahat değil iste . Sağlıkla ilgili bi konuda ne zaman böyle kararsızlık içinde kalsam Nurcan Ablamı ararım ben . Anlayacağım dilden konuşur . Anlatır, bilgilendirir . Özgür Beye inanmamak , güvenmemek değil benimki, biri daha "Evet yaptır"  desin beklentisi. Aradım ama telefonu kapalıydı . Ama zaten Uğur Bey ve Duygu Hanım söylemişti, kortizonlu iğne yapılacağını . Ve Özgür Bey için "Bu konudaki en iyi , en baba doktor" demişlerdi zaten . Ben bunları düşünürken baban da geldi. Sen babanın kucağında,  acile indik . Reçeteyi gösterdik "Prednol 35 mg " . Hemşireler sırtüstü yatırıp bacaklarını ve kollarını tutmamı istediler . Bu benim yapmayı hiç istemediğim şeylerden biri . Ben sana anlatıp, onayını almak taraftarıyım . Senin hislerine tercüman olup hemşireye "Ablası sakın acıtma olur  mu" diye başlayan cümlem ters tepti , "Ablası oğluma gösterelim nasıl olacağını" diye başlayan cümleme de "Olmaz, iyice korkar , büyük iğne" cevabı aldım , çocuk psikolojisinden anlamayan, empati yapamayan hemşireden .Bu cevabı duyunca daha da korktun doğal olarak.  Bugünkü hemşirelerin hepsi mi hoyrat çıktı şansımıza yoksa ben mi fazla hassasım bugün ? Bize direktif verdi, yatırdık sırtustü seni. Sağ ön bacağına yapıverdi iğneyi . Ahh kuzum nasıl da ağladın haklı olarak, senin canınla beraber benim canım da çok acıdı . Tam çıkacakken Gül geldi . Gözler kıpkırmızı olmuş ağlamaktan. Elinde bir poşet, poşetin içinde su ve bisküvi var . Ah benim canım arkadaşım, dostum . Nasıl da panik yapmış, nasıl da merak içinde kalmış, bizi görmek istemiş. Destek olmak istemiş. Telaşla evden çıkarken "Ya hastaneye yatarsa" diye de su ve bisküvi doldurmuş çantasına . Gül 'e Gülüm derim ben . Gülüm çok duygusaldır , kolay panikler , çocukları,  çocuklarımız sözkonusu olduğunda daha da duygusal ve paniktir . İyi dosttur . Misafirperverdir , evi de kalbi de hep açıktır bize .  Anlattım, hem babana hem Gül 'e Uğur Beyin söylediklerini, Duygu Hanımın söylediklerini ve Özgür Beyin açıkladığı hastalığı . Sabah beri hiçbirşey yemeyen oğulcum babasının kucağında Gülümünn getirdiği Petibör bisküvilerden yedi . Mahzun mahzun, içini çeke çeke . Beş on dakika dinlendin kucakta , kalkıp gideceğiz artık . Fakat yürürken bacağın kasılıyor. Arabaya kadar kucağımızda götürdük .
Yoldayız , koltuğunda değil kucağımdasın ;
D: Anne zıppama yerine götürecek misin ?
H: Tatlım bacağın ağrıyor mu ?
D: Anne o zaman Enes 'lere gidelim
H: Arayalım evdelerse gidelim
D: Anne Enes oynar ben onu izlerim .
Bu cümleyi kurarken belli ki bacağın ağrıyordu ama on beş dakika sonra Enesle koltuk tepelerindeydiniz .

2 yorum:

ilknur dedi ki...

merhabalar. ayni stresli surecleri yasamis biri olarak oncelikle gecmis olsun demek isterim. benim 3yasindaki oglumda da fapa teshisini netlestirmek icin bugun kortizonlu ignesini yaptirdik istemeye istemeye. teshis sonrasi tedavisini merak ettim oglunuzun. bademcikleri alindi mi? nasil bir cozum buldular. su anda durumu nasil paylasirsaniz sevinirim. cok tesekkurler.

Shade and Love dedi ki...

Merhaba . Oglum Deniz 8 Subat 'ta bademlerinden ve geniz etinden kurtuldu. 1.5 gun hastanede kalip taburcu oldu. Su an birsey yiyemedigi icin enerjisi yok, cok halsiz . Umarim atlattik.
Oglunuz nasil oldu ? Igneye yanit verdi mi?
Deniz 'in bademleri uzerindeki kriptik alanlar (beyaz benekler), igneden sonra hemen kalbolmustu ve atessiz bir gece gecirmisti . Henuz ameliyat detaylarini yazmaya firsat bulamadim ama sormak istediginiz birsey olursa lutfen yazin, mail adresim ; hasene@gmail.com .
Bu teshis konulduktan sonra bir arkadasimin oglunun da pfapa hastasi oldugunu ogrendim. Onlar ameliyat yerine her 28 gunde bir agizdan kortizon aliyorlarmis . Ben hem oglumun bademlerinin buyuklugunden ve baba tarafindaki herkesin bademciklerini aldirmis olmasindan dolayi biraz da genetik olduguna inanarak hem de her ay duzenli olarak kortizon almasini istemedigimden operasyona karar verdim .
Gecmis olsun dileklerimle .
Sevgiler
Hasene